Bir tek o hatırladı

Gökhan Koçak İstanbul'un fethinin 559.yıldönümü ve Necip Fazıl Kısakürek'in 29. yıldönümü nedeniyle yazılı bir mesaj yayınladı. Koçak mesajında şunları belirtti

Bir tek o hatırladı

İSTANBULUN FETHİNİN 559. VE NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN ÖLÜMÜNÜN 29. YILDÖNÜMÜ

 

Konstantiniyye şehri ile sınırlı hale gelen Doğu Roma İmparator’luğunun çaresizliği, Latin istilası’nın Bizans halkın da bıraktığı nefret ve bezgin’lik,gökten inecek (hz) Meryem’in şehri koruyacağı efsaneleriyle kendilerini avutan insan’lar ve düşman’ın hayal bile edemeyeceği donanma’lara sahip genç bir sultan…(kaynak, kuşatma 1453). Evet işte böyle bir atmosfer de, "İstanbul mutlaka fetih olunacaktır, onu fetheden komutan ne güzel komutandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir." hadisi şerifine inanan ve bu uğurda gemileri karadan yürüten aziz insan Fatih sultan Mehmet han.

İstanbul’u fethetmek sadece Fatih sultan Mehmet’in değil, bütün Müslüman’ların ortak arzu ve isteğiydi. İstanbul’u fetih etmek için Arabistan çöllerinden çıkıp gelen, Medine’de Rasulullah’a ilk ev sahipliği yapan sahabe efendimiz (kabri Eyüp mezarlığında) Ebu Eyyup el Ensari buna en güzel örnektir. Onun içindir ki hz. Akşemseddin’in ve ümmetin duası ile Fatih’in kılıcı birleşip gönüller de bir olunca hangi belde fetih edilemezdi ki. Ogün ki fetih mücadelesin de aşkın, azmin, inancın ve zafer nidaları’nın, iman dolu göğüslerde ki karşılığı ve hadisi şerife nail olmuş insanlar’ın durumu ne yüce bahtiyar’lıktır.(Allah’ım bizi onlara komşu eyle)

İstanbul’un fethinin, birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi artırmasını ve gönüllerin fethine vesile olmasını yüce Mevla’dan temenni ediyorum. Bu yollarda can veren bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, hayırla yad ediyorum.

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1904-1983)

Tek başına adeta bir ordu mesabesinde, şer güçlere karşı amansız bir mücadele vermiş olan Necip Fazıl Kısakürek gibi Üstad’lara Türkiye’mizin ve bulunduğumuz coğrafya’nın büyük ihtiyacı vardır. Üstad’ı, İslam davasına hasrettiği mücadelesin’den dolayı rahmet’le anmayı bir borç biliyorum.

Her asırda nadir görülebilecek insanlar’dan olan Üstad’ı 20. yüzyılda yetişmiş en önemli şair, düşünür, dava ve mücadele insanı olduğunu anlamadan, onu değerlendirmek mümkün değildir. Üstad’ın kesinlikle ve kesinlikle yeni nesillere tanıtılmasında azim ve kararlılığın gösterilmesinin boynumuz’un borcu olduğuna inanıyorum. Çünkü onun mücadelesi vatanına ve milletine hizmet edecek, ilim, ahlak ve iman sahibi şuurlu nesiller yetiştirmekti.

1934 yılında tanıştığı büyük alim Abdülhakim Arvasi onun hayatında yeni bir devrin başlamasına vesile olmuş,Üstad, hayatında meydana gelen bu değişikliği şu mısralar’la özetlemiştir:

‘’Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum.’

"Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,

Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel."

“Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız; “Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız!”

Aslında üstad’ın dava ve cemiyet adamlığı hakkında yazılacak çok şey vardır.O nun eserleri ve duruşu her şeyi özetlemiştir.Bizlere ise hayatımızı güzelleştirecek eserler bırakmış ve iki cihan saadetine kavuşmamız için elinden gelen gayreti göstermiştir.Bu duygu ve düşüncelerle Necip Fazıl Kısakürek büyüğümüzü rahmet minnet ve şükranla anıyor, o güzel insan’ın muhasebe şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Muhasebe Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!

Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!

Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide!

Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!

Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?

Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık;

Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;

Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden!

Tos! ! ! Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos!

Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle...

Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!

Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç!

İşte bütün meselem, her meselenin başı,

Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,

Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;

Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?

Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,

İçimde homurtular, inanma diye gülen...

İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!

Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!

Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,

Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,

Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.

Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;

Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!

Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!

Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!

Mukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım!

Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;

Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?

Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!

Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.

Mavalları bastırdı devrim isimli masal.

Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin;

Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin!

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;

Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!

Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?

1947

Necip Fazıl’ın vasiyetinden bir kesit: Cenazeme çiçek ve bando müzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bando yüz geri koğuşuna...

Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve "bid"at" belirtici hiçbirşey!...Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur"an...

Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur"an okuyun... diyordu.

‘’Son günüm olmasın çelengim top arabam

Beni alıp götürsün tam dört inanmış adam’’ (NFK)

GÖKHAN KOÇAK

Gölbaşı Net Haber Gazetesi

Güncelleme Tarihi: 29 Mayıs 2012, 14:01
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER